Son 6 yıllık süreç, sınıf mücadelesi açısından son derece
zengin pratiklere sahne oldu.
Türkiye işçi sınıfı tarihinde, çok rastlanmayan bireysel
direnişler, 2008 sonrasında, yaygınlaştı. Saliha Gümüş, Emine Aslan, Türkan
Albayrak, Cansel Malatyalı, Aynur Çamalan, Didem Sorhun, Gülistan Kobatan,
Zeynel Kızılaslan, Muharrem Subaşı bu eylemler içinde ortaya çıkan model
kimliklerdi.
Eylem ve direniş ruhuyla özdeşleşen ve sermayenin açık ve
şiddetli saldırılarını kendi kimliğinde yaşayan bu işçiler, bireysel
direnişleriyle aslında kolektif bir karşı duruş gösterdi.
Direnişler sınıfın kolektif direnişi olarak biçimlendi. Her
şeyden önce yalnız gerçekleşen ve büyük sabır, inat, kararlılık, yürek ve inanç
gerektiren bu direnişler, sınıf mücadelesinde yeni bir döneme geçişi simgeledi.
Kimlikleri, model kimliğe ve sınıfın silahına dönüştü. Sınıfa güç, güven,
kıvanç ve direnç verdi.
Yine bu direniş ve eylem biçimi, mücadelenin ve direnişlerin
kadınlaşması anlamında özel önem taşıdı.
Kriz sonrasında dikkat çeken ama özellikle 2012 ve 2013’te
giderek artan, bir diğer çok önemli gelişme, hemen hemen her direnişin
komiteler (taban örgütlenmeleri) aracılığıyla gerçekleşmesi ve sürdürülmesi
oldu.
Sınıf komiteleri bir silah ve kolektif karşı duruşa
dönüştürdü. Yakın tarihte, 1989 Bahar Eylemleri’nde taban örgütlenmeleri
yaygınlığıyla dikkat çekmişti. Bahar Eylemleri’nde, pıtrak gibi her eylem ve
direnişte komiteler oluşturulmuştu. Taban örgütlenmelerinin bu tarihten sonraki
en yaygın, etkili ve gerçek bir silaha dönüştüğü dönem 2008 ve 2013 arasında
oldu. Sınıfın nesnel ve öznel şekillenmesinde kritik bir eşik olan bu
örgütlenme biçimi önümüzdeki dönemin olası yönelimlerini göstermektedir.
Komiteleşme hamleleri ve pratikleriyle bir arada gelişen,
hatta birbirini besleyen ve şekillendiren bir başka dinamik, eylemler içinde
ortaya çıkan, inisiyatif kazanan ya da alan, eylemleri sürükleyen ve
yönlendiren, doğal işçi önderleri oldu.
Eylemin ve direnişin her günü doğal önderleri şekillendirdi.
Kimliklerini ve inisiyatiflerini geliştirdi. Büyük dönüşümler yaşanmasına yol
açtı. Direnişin her günü sistemden kopuşu sağlarken, sınıf kimliğinin ve
bilincinin inşasına yaradı.
Son derece karizmatik, yüksek bir auraya sahip, doğallığında
giderek militanlaşan ve radikalleşen bu önderleri, özellikle 2012 ve 2013
yılındaki hemen hemen her direnişte karşımızda gördük. Kendi mütevazılıklarında
direnişin kudretini taşıdılar. Komiteden gücünü alan bu önderler, direnişçiler
üzerinde olağanüstü etkiye sahipler. Hatta bu etki sendikal alanda şube
başkanını, genel merkez yöneticilerini aşan, onları bloke eden, onların
üzerinde inisiyatif koyan boyutlara ulaştı.
Doğal işçi önderleri, komiteler aracılığıyla kolektif
inisiyatif geliştirirken, bütün direnişçilerin onayını alıyorlar.
Direnişçilerle önderler arasındaki ilişki pratik içinden kaynaklanan saygınlık
üzerinden yürüyor. Doğal işçi önderlerinin bir kısmı siyasal tercihli, bir
kısmı ise burjuva partilerinden etkilenmiş olsalar da, sistemden hızla bir
kopuş yaşıyorlar.
Doğal işçi önderlerinin çeperinde, ağırlıkta komite üyesi
olan bir işçi grubu bulunuyor. Doğal önderle, son derece uyumlu çalışan bu
çeper, direnişlerin taşıyıcı gücü gibi hareket ediyor. Direnişin geleceğini,
izlenecek politikaları, iç disiplini bu grup sağlıyor. Direnişin selametini de
bu grup belirliyor.
Sermayenin vahşi saldırılarına, direnişte yaşanan her günün
olağanüstü zorluklarına, yıkıcı ekonomik problemlere, en temel ihtiyaçların
karşılanamamasına rağmen bu grup, her direniş gününü bir isyan gününe
dönüştürüyor.
İçine girdiğimiz dönem, sınıf hareketinin hızla nesnel ve
öznel şekillenmesinin önünü açıyor. Özellikle yaygın taban örgütlenmeleri
pratiği ve direnişlerde, bir kutup yıldızı gibi parlayan doğal işçi önderleri,
muazzam birikimler oluşturuyor. Bu birikim ve biriktirme süreci, işçi sınıfının
ruhunu beslediği gibi, bu ruhu silahlandırıyor. Doğal işçi önderleri, bu
sürecin katalizörü olarak işlev görüyor.