24 Haziran 2015 Çarşamba

16 HAZİRAN'DAN GEZİ'YE İSYANIN GÜNCELLİĞİ













21 Haziran Pazar günü  Deri Tekstil Kundura işçileri Derneği,İşçi Hakları Derneği ve Devrimci Turizm İş Sendikasının ortaklaşa düzenlediği ve İMECE dostluk Dayanışma Derneğinin destek verdiği 16 Haziran'dan Gezi'ye İsyanın Güncelliği konulu Panel gerçekleştirildi. 


Münir KÖYMEN, Günseli KAYA, Erkin BAŞER ve Çetin EREN'in konuşmacı olarak katıldığı   Panel oldukça anlamlı tartışmalara olanak sağladı.

16 Haziranda yaşananların direniş değil bir ayaklanma olduğunu o günkü yaşanmışlıklar üzerinden anlatan Münir KÖYMEN, o gün yapılan özellikle DİSK in başındaki Kemal TÜRKLER'in evlerinize dönün çağrısıyla işçileri durdurmaya çalıştığını ve sonrasında işten atılan işçilere sahip çıkılmayarak yalnız bırakıldığını anlattı. Tarihsel hatalar ve işçi sınıfı partisinin eksikliğiyle birlikte işçi sınıfının yarattığı muhteşem deneyimin bu güne bağlanması gerekliliğinin altını çizdi. 
16 Hazirandan, Geziye ve oradan Bursa'da yaşanan RENO, TOFAŞ, MAKO  ile başlayan ve giderek yayılan, işçi sınıfının yeni Haziranların haberini verdiği Metal Fırtınasının tarihsel süreklilik içinde düşünülmesi gerektiğini ortaya çıkan bu tür fırsatların ön hazırlık olmadan değerlendirilemeyeceğinin önemini vurguladı. 

Günseli KAYA konuşmasına 15-16 Haziranda ölen işçileri selamlayarak sözlerine başladı.
 Yaptığı kapsamlı değerlendirmeyle yaşanan iki sıcak günün gözden kaçırmamız gereken önemli    ayrıntılarını hatırlattı. Bazı sendikaların bu direnişi desteklemediğini, bu tür süreçlerin ayrıştırıcı niteliğini akıldan çıkarmamız gerektiğini vurguladı. Tarihsel olanla güncel olanın birbirini beslediğini bu hala bir çok yerde işçi direnişlerinin sürdüğünü hatırlattı. 16 Haziranda yürüyen işçilerin devleti hedef aldığını, tanklarla kurulan barikatları aşarak Valiliğe yüründüğünü, eylemin niteliği ve talepleri açısından bu gün ortaya çıkan Gezi ayaklanmasından daha  ileri bir hareket olduğunu vurguladı.
      
    Erkin BAŞER daha güncel bir yaklaşımı seslendirdi. Kürt özgürlük hareketiyle işçi sınıfı                    mücadelesinin birlikteliğinin olanaklarının yaratılması üzerine düşüncelerini anlattı. HDP nin             devrimci yapısını, Rojava devrimiyle ilişkilendirerek tanımladı. Ortaya çıkardığı olanakların               önemine vurgu yaptı. Kürtlerin işçileştiği İşçi sınıfını kürtleştiği vurgusunun öneminin altını               çizdi. Kentsel dönüşümün sınıfın yapısına etkilerini, teknolojik gelişmelerin sınıftaki dönüşümün       metal sektöründen çok ulaşım, iletişim, enerji, haberleşme gibi hizmet alanlarına kaydığını                   iddia etti.

   Çetin EREN ise devrimci partinin eksikliği üzerinde durdu ve HDP nin sınıfsal niteliği ve tarihsel      işlevi üzerinde uzun eleştirel bir bakışı dillendirdi. Asıl olanın İşçi sınıfının birliğinden önce                Komünistlerin birliği olduğunu vurguladı. Devrimci bir sınıfı partisi yaratılmadan devrimini                olanaklı olmadığını Partinin yaratılması içinde komünistlerin birliğinin şart olduğunu ve bunu              tarihsel referansları üzerinde durdu. Bu topraklarda gerçek anlamda bir sınıf partisinin var                    olmadığının altını çizdi. O dönemin devrimci yapılarının bu süreçte yetersiz kaldıktan sonra bu gerçekliği doğru okuyamadığını ve gerillacı bir tutumla dağlara yöneldiğini ve bu tarihsel tutumun bu güne uzanan izler taşıdığını söyledi.

Son olarak Bursa Metal işçilerinin başlattığı mücadeleyi, bizzat yaşayan Metal İşçileri Birliğinden Ahmet isimli bir işçi arkadaş süreci oldukça ayrıntılı olarak anlattı. Sınıf içinde çalışmanın önemine vurgu yaptı. Kendi deneyimlerinden çıkardıkları sonuçları paylaştı. Sınıfın kendi içindeki kırılganlıkları, mücadeleye ayak bağı olan gerici ideolojik yapıyı, baskı ve tehditleri alınacak daha uzun bir yol olduğunu sınıf devrimcilerin güçlerini birleştirmeleri gerektiğinin altını çizdi.
 salondaki dinleyicilerin düşünce ve sorularının iletilmesiyle uzun saatler süren canlı tartışmalar yaşandı. 

Sendika bürokrasisi, sınıf mücadelesinde yaşanan tarihsel hatalar, geleceğe dair yapılabilecekler hakkında öneriler dile getirildi. Konuşmacıların ele aldığı noktayı olumsuz anlamda eleştiren eski TKP li dostlarımız DİSK ve Kemal TÜRKLER'e yönelik eleştiriye kızarak panelin sonunu beklemeden iddialarını tartışmadan salondan ayrıldılar. Şovenizmin sınıf ve siyasal yapılar içindeki etkisi bazı noktalarda öne çıktı hatta bu konuda bir panel organize edilmesi yolunda öneriler yapıldı.
Bu tür etkinliklerin sokağa taşınması daha kalabalık ve herkesin sözünü söyleyebileceği forumların iyi bir yol olduğu önerisi de yapıldı. 

Sonuç olarak; Sol içi tartışmalarda anlama, anlaşılma ve birlikte ortak iş yapabilme noktasında esneme payımızın pek olmadığını, birbirimizi dinlemeye ve anlamaya zaman ayırmak istemediğimizi gördük. Eleştirel bir bakışla birlikte iş yapmamızın zorunluluğunun önemine inanarak birlikte iş yapmakta ısrar çaba harcayacağız.

Bir çok politik kurumun haberdar olmasına rağmen panele ilgi göstermemesi de birbirimize bakışımız ve gündemlerimiz deki önceliklerin henüz buluşamadığını ve mezhepçi bir tutumun ve ön yargıların ne yazık ki hala egemen olduğunu da ortaya koyuyor.



















"KUNDURACI KRAL"