9 Temmuz 2017 Pazar

"KÖLE OLARAK YAŞAMAKTANSA AYAKTA ÖLMEK YEĞDİR!"

SPARTAKÜS ’ TEN ÖĞRENECEKLERİMİZ VAR!

Antik Roma köleci bir toplumdu. Kölelik ucuz işgücü kaynağı olarak bu toplumsal düzenin temelini oluşturuyordu. Kölelerin bir kısmı uşak veya zanaatkâr olarak kullanılsa da, genelde emek yoğun tarla ve maden işçiliğinde çalıştırılıyorlardı. Roma’nın yasaları uyarınca köle insan değil, mal kabul ediliyordu. Köle sahipleri hiçbir cezai karşılığı olmaksızın kölelerine tecavüz edebilir, onları yaralayabilir ve öldürebilirdi. Bu katlanılmaz koşullar nedeniyle Roma’da çeşitli köle isyanları patlak verdi fakat nihayetinde hepsi bastırıldı ve Roma bu ayaklanmalardan pek de fazla etkilenmedi.
Ancak Spartaküs’ün başında olduğu ve MÖ 73-71 yılları arasında cereyan eden Üçüncü Köle Savaşıyla durum tamamen değişti. Neticede Spartaküs ayaklanması yenilgiye uğrasa da, bu deneyim sömürü ve baskı düzenine karşı ayağa dikilme konusunda tarihsel bilincin unutulmaz bir halkasını oluşturdu.
Roma’nın yönetim biçimi bu ayaklanmadan önce bir cumhuriyetti. Romalı köle sahiplerinin debdebeli ayrıcalıklarını garanti altına alan bu cumhuriyette, seçkin köleler gladyatör oyunlarında dövüştürülmek üzere özel okullarda eğitilirlerdi. Spartaküs de bu okullarda eğitilmiş seçkin bir köle-silahşördü. Sıradan kölelerden çok farklı donanıma ve eğitime sahip olan gladyatörlerden bir kısmı ayaklanmaya karar verdiler ve aralarından üç lider seçtiler. Bu üçü arasında en yüreklisi ve köleleri özgürlüklerine kavuşturma hedefine sahip olanı Trakyalı gladyatör Spartaküs idi.
M.Ö 73 yılında başlayan ayaklanma boyunca, Spartaküs başarı elde ettiği noktalarda köleleri serbest bırakarak mücadeleye devam ediyordu. Köle ordusu zafer kazandıkça askeri donanımı gelişiyor, köle ordusunun zafer haberleri bölgeden bölgeye yayıldıkça köle ordusuna katılım artıyordu. Böylece sayı önce 70 binlere ve sonunda gladyatörüyle, ayaklanmış köleleriyle, kadınıyla, çocuğuyla 120 bin kişilik bir isyan ordusuna ulaştı.
Roma’ya karşı en büyük köle isyanı olarak tarihe geçen Üçüncü Köle Savaşının diğer köle ayaklanmalarından farkı, silahlı köle ordusunun ilk kez İtalya’nın merkezindeki bölgeleri etkilemesi ve daha önemlisi doğrudan Roma şehrini tehdit etmesiydi. Silahlı köle birliklerinin Roma birlikleri karşısında elde ettiği zaferlerden korkuya kapılan Romalı yöneticiler, nihayetinde pek çok Roma lejyonunu komutan Crassus’un komutası altında birleştirerek Spartaküs önderliğindeki köle ordusunu yenilgiye uğratabildiler.
Evet, nihayetinde yiğit Spartaküs ve savaşçılar özgürlük amaçları yolunda dövüşerek canlarını verdiler. Fakat ayaklanma Roma’nın egemenlerinin, yani köle sahiplerinin düzenini öylesine sarsmış ve dengelerini öylesine bozmuştu ki, köle sahiplerinin kendi aralarındaki demokrasiyi temsil eden cumhuriyet rejimi bile bundan nasibini aldı. Egemen sınıf içindeki dengeyi yansıtan cumhuriyet rejimi ayaklanmayı takip eden yıllarda son buldu ve yerini Sezar’ın diktatörlüğüne terk etti. Bir süre sonra da Sezar, kendini tüm Roma’nın imparatoru ilan edecekti. Bu tarihsel deneyim ne yazık ki kölelerin zaferi ve köleci düzenin son bulmasıyla neticelenemedi.

Ne var ki egemenlerin sarsılmaz sanılan düzenlerine isyan etmenin mümkün ve farz olduğu dersini tarihe derin biçimde kazıdı.