SPARTAKÜS ’ TEN ÖĞRENECEKLERİMİZ VAR!
Antik Roma köleci bir toplumdu.
Kölelik ucuz işgücü kaynağı olarak bu toplumsal düzenin temelini oluşturuyordu.
Kölelerin bir kısmı uşak veya zanaatkâr olarak kullanılsa da, genelde emek
yoğun tarla ve maden işçiliğinde çalıştırılıyorlardı. Roma’nın yasaları
uyarınca köle insan değil, mal kabul ediliyordu. Köle sahipleri hiçbir cezai
karşılığı olmaksızın kölelerine tecavüz edebilir, onları yaralayabilir ve
öldürebilirdi. Bu katlanılmaz koşullar nedeniyle Roma’da çeşitli köle isyanları
patlak verdi fakat nihayetinde hepsi bastırıldı ve Roma bu ayaklanmalardan pek
de fazla etkilenmedi.
Ancak Spartaküs’ün başında olduğu ve
MÖ 73-71 yılları arasında cereyan eden Üçüncü Köle Savaşıyla durum tamamen
değişti. Neticede Spartaküs ayaklanması yenilgiye uğrasa da, bu deneyim sömürü
ve baskı düzenine karşı ayağa dikilme konusunda tarihsel bilincin unutulmaz bir
halkasını oluşturdu.
Roma’nın yönetim biçimi bu
ayaklanmadan önce bir cumhuriyetti. Romalı köle sahiplerinin debdebeli
ayrıcalıklarını garanti altına alan bu cumhuriyette, seçkin köleler gladyatör
oyunlarında dövüştürülmek üzere özel okullarda eğitilirlerdi. Spartaküs de bu
okullarda eğitilmiş seçkin bir köle-silahşördü. Sıradan kölelerden çok farklı
donanıma ve eğitime sahip olan gladyatörlerden bir kısmı ayaklanmaya karar
verdiler ve aralarından üç lider seçtiler. Bu üçü arasında en yüreklisi ve
köleleri özgürlüklerine kavuşturma hedefine sahip olanı Trakyalı gladyatör
Spartaküs idi.
M.Ö 73 yılında başlayan ayaklanma
boyunca, Spartaküs başarı elde ettiği noktalarda köleleri serbest bırakarak
mücadeleye devam ediyordu. Köle ordusu zafer kazandıkça askeri donanımı
gelişiyor, köle ordusunun zafer haberleri bölgeden bölgeye yayıldıkça köle
ordusuna katılım artıyordu. Böylece sayı önce 70 binlere ve sonunda gladyatörüyle,
ayaklanmış köleleriyle, kadınıyla, çocuğuyla 120 bin kişilik bir isyan ordusuna
ulaştı.
Roma’ya karşı en büyük köle isyanı
olarak tarihe geçen Üçüncü Köle Savaşının diğer köle ayaklanmalarından farkı,
silahlı köle ordusunun ilk kez İtalya’nın merkezindeki bölgeleri etkilemesi ve
daha önemlisi doğrudan Roma şehrini tehdit etmesiydi. Silahlı köle
birliklerinin Roma birlikleri karşısında elde ettiği zaferlerden korkuya
kapılan Romalı yöneticiler, nihayetinde pek çok Roma lejyonunu komutan Crassus’un
komutası altında birleştirerek Spartaküs önderliğindeki köle ordusunu yenilgiye
uğratabildiler.
Evet, nihayetinde yiğit Spartaküs ve
savaşçılar özgürlük amaçları yolunda dövüşerek canlarını verdiler. Fakat
ayaklanma Roma’nın egemenlerinin, yani köle sahiplerinin düzenini öylesine
sarsmış ve dengelerini öylesine bozmuştu ki, köle sahiplerinin kendi
aralarındaki demokrasiyi temsil eden cumhuriyet rejimi bile bundan nasibini
aldı. Egemen sınıf içindeki dengeyi yansıtan cumhuriyet rejimi ayaklanmayı
takip eden yıllarda son buldu ve yerini Sezar’ın diktatörlüğüne terk etti. Bir
süre sonra da Sezar, kendini tüm Roma’nın imparatoru ilan edecekti. Bu tarihsel
deneyim ne yazık ki kölelerin zaferi ve köleci düzenin son bulmasıyla
neticelenemedi.
Ne var ki egemenlerin sarsılmaz
sanılan düzenlerine isyan etmenin mümkün ve farz olduğu dersini tarihe derin
biçimde kazıdı.