28 Kasım 2017 Salı

“küçük rüzgârlar, büyük fırtınaları besler”




SAYACILARIN EYLÜL İSYANI

ÜZERİNE DÜŞÜNCELER!


2017 Eylül ayı Ayakkabı işçilerinin yıllardır biriken sorunlarının bir öfke patlamasına dönüştüğü bir ay olarak İşçi Sınıfı tarihine geçti.

Belli dönemlerde kendini tekrar eden bu tür patlamalar, sağlam ve yaygın bir örgütlenme zeminine sahip olamadığı, net hedefler koyamadığı için kısa sürede sönümlenmek zorunda kaldı.

İşçi sınıfının önemli bir bölüğü olan Ayakkabı işçilerinin hafızası bu tür tarihsel deneyimlerin toplamından oluşacağı bir gerçektir.
                              
Bu güne kadar yapılan küçük büyük tüm eylemleri böyle yorumlamak gerekir. Her eylemin sonucunda “o kadar iş bıraktık, yürüdük bağırdık hiçbir şey olduğu yok”  gibi sığ bir yaklaşımdan uzak durmak, bu eylemlerin patronları nasıl tedirgin ettiğini görmek gerekir. Bu tür kitlesel, eş zamanlı iş bırakma eylemleri Ayakkabı işçilerinde bir işçi bilincinin oluşumunda, mücadele ederek kazanma bilincinin gelişmesinde önemli tarihsel aşamalar olarak saptanmalıdır. 

Hak alma, insanca çalışma, insanca yaşama koşullarına sahip olma mücadelesinin uzun erimli sabır ve süreklilik gerektiren bir mücadele olduğunu kavramalıyız.    
Ülke çapında yaşanan kendiliğinden ayaklanma ve iş bırakma eylemleri olumlu birçok değerin oluşmasına kapı araladı. Ayakkabı işçileri kendi gücünün farkına vardı.

Birlikte davranmanın gücüne ve örgütlenme ihtiyacına yapılan çok güçlü bir vurgu oldu.

Bu eylemlerde Türk, Kürt, Suriyeli ve tüm farklılıklara sahip Ayakkabı işçileri birlikte hak talebinde bulunarak aralarındaki yapay ayrımı parçalayıp çöpe attılar. Bütün ayakkabı işçilerinin ortak taleplerini dillendirdiler.

Ayakkabı işçilerinin ağır sömürü koşullarına son verebilmesinin ancak hiçbir ayrım gözetmeden birlikte mücadeleden geçtiğini,  mücadele pratiği içinde ortaya koydular.

Sömürünün bir sınırı olduğunu, açlık ve sefaletin, yok sayılmanın değersizleştirilmenin, insan yerine konmamanın sonsuza kadar sürmeyeceğini dosta düşmana gösterdiler. 

Tam istediklerini almaları ve korumaları dün olduğu gibi bu günde o kadar kolay olmayacak elbette. 
Siz bir gün öfkelenip ayağa kalkınca hemen bütün istekleriniz karşılanmayacak. 
Bu mücadele sınıflar arası bir mücadele, onlar bizi daha ucuza çalıştırmak, daha kötü koşullarda çalıştırmak isteyecekler, 
Ayakkabı işçileri ise ücretlerini ve çalışma koşullarını iyileştirmek için birlikte mücadele ederek kazanımlarını artıracak ve korumaya çalışacaklardır.. 

Tarihin her aşamasında durum hep aynıdır. İki sınıf ezen ve ezilenler yani işçi sınıfı ve patronlar hep bir kavga içindedir. 
Çalıştığımız her gün, her an bunu yaşarız. 
Onlar haklarımızı kısarak daha çok kar elde etmek ister, bizlerde insanca yaşanacak koşulları talep ederiz.

AYAKKABI İŞÇİSİ BİR BÜTÜNDÜR! 
DÜNYA İŞÇİ SINIFININ ONURLU BİR PARÇASIDIR!
ÜRETİMDE, TÜKETİMDE DÜNYA ÇAPINDADIR!

İşçilerin sadece bir kentte başlayan eyleminin kısa sürede İstanbul, Adana, İzmir, Manisa, Antep, Hatay, Bursa, Konya, Malatya ve Kayseri’ye kadar bütün ayakkabı üretimi yapılan kentlere ve havzalara hızla yayılması, sömürünün bütünselliğini açığa çıkarması ve görünür kılması açısından birleştirici bir işlev görmüş tüm işçilerde bilinç sıçramasına yol açmıştır. Sömürü her yerde bizi insanlık dışı koşullara mahkum etmeye çalışıyorsa, biz de sömürünün olduğu her yerde birlikte örgütlü mücadeleyi geliştirmek zorundayız.
Ayakkabı üretiminin yapıldığı her yerde örgütlü mücadele araçlarını yaratmalıyız. Ayakkabı patronları nasıl ülke çapında örgütlüyse, ayakkabı işçileri de bir bütün olarak örgütlenmelidir. 

KAZANMAK İÇİN ÖRGÜTLÜ MÜCADELE ZORUNLULUKTUR!

Ayakkabı İşçisi kimliğine dayalı ortak çıkarımızın bütün ayrımları eylem içinde nasıl ortadan kaldırdığı gördük.Doğru olanda budur.
Suriyeli, Kürt, Türk demeden bütün emekçilerin kendi çıkarları için birlikte mücadelede yer almış olması çok önemli bir kırılma yaratmış ve olumlu bir kazanım olarak Ayakkabı işçilerinin hanesine yazılmıştır.

Ayakkabının ortaya çıkarılmasında emeği geçen tüm ayakkabı işçilerinin; Kesici, kalfa, sayacı, temizlemeci, Çırak, Kalfa, Usta, Türk, Kürt, Suriyeli, Kadın, Erkek demeden, hiçbir ayrım gözetmeksizin örgütlü hale gelmesi zorunluluktur.

Patronlar nasıl örgütlüyse, işçilerde mutlaka kendi çıkarları için örgütlü olmalıdır. 
Bu mücadele uzun erimlidir, haklarımızı almak ve korumak için sürekliliği olan, güçlü, sözünü dinleten bir işçi örgütlülüğü gerekiyor. Ayakkabı işçilerinin bir araya gelmeden anlık öfkeyle bir iki gün ayağa kalkıp iş bırakmasıyla sonuç almak kolay olmayacaktır. 
Mücadeleyi sürekli ve örgütlü hale getirmek gerekiyor. 
İnsanca yaşamanın, insanca ücrete ve haklara sahip olmanın tek koşulu bu.

Eylülde esen bu rüzgâr da geçip gidecek, ayakkabı işçilerinin uzun mücadele tarihine belki küçük önemsizmiş gibi görünen bir not düşülecek; ama biz şunu bileceğiz  “küçük rüzgârlar büyük, fırtınaları besler” bunu bilerek hazırlık yapacağız. 

Aramızdaki anlamsız, bizi birbirimize düşman eden rekabeti dostluğa, dayanışmaya çevireceğiz.           
Sınıf kardeşliği ve dayanışma ile daha güçlü hale geleceğiz.

Bunu başardığımızda hayat hepimiz için daha güzel, yarınlar daha mutlu ve umutlu olacak.

YAŞASIN İŞÇİLERİN BİRLİĞİ !           
YAŞASIN SINIF DAYANIŞMASI!                                                                     

2017 Eylül günleri