20 Haziran 2019 Perşembe

DERİNLEŞEN KRİZ VE 16 HAZİRAN AYAKLANMASININ GÜNCELLİĞİ



15 HAZİRAN GÜNÜ ÜÇ KURUMUN DÜZENLEDİĞİ PANEL VE FORUMDA İZMİR'DE SINIFIN ÖNCÜ İŞÇİLERİ BULUŞTU!

Program 16 Haziran ayaklanmasını hazırlayan süreci anlatan bir slayt gösterisiyle başladı.
Slayt, 1961 Saraçhane mitingiyle başlayan sınıfsal uyanışının kendi içinde sıçramalı devrimci atılımlarını grev, direniş, işgal, öz yönetim pratiklerini kronolojik bir sırayla aktardı.
Sınıfın yazarı ve sendikal alanda örgütleyicisi Volkan YARAŞIR ilk sözü aldı. 
16 Hazirana giden sürecin temel öne çıkan noktalarını işaretledi.
Osmanlıdan günümüze sınıf hareketinin yapısal özelliklerini, Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin sınıfa dayattığı baskıcı tutum ve yasaların Türkiye işçi sınıfının geç sahneye çıkan genç bir işçi sınıfı olarak nasıl örgütlendiği deneyim biriktirdiği ve 16 Haziran 1970 e gelirken oluşturduğu birikim sürecini aktardı. Konuşmanın temel noktalarından ilki Saraçhane mitinginin nasıl anlaşılması gerektiğiydi. Alttaki metin konuşmanın daha derli toplu anlaşılması için Volkan YARAŞIR'ın Toplumsol org.taki yazısından alıntılanmıştır.

1961 Saraçhane Mitingi

-Saraçhane Mitingi işçilere toplumsal ve maddi bir güç olduklarını gösterdi. Bu basit bir olay değildi. Sınıfın zihniyet dünyasında bir değişimi işaretliyordu. Sınıfın kendi gücünün farkına varması bir başlangıçtı. Ve yapabilme ve gerçekleştirebilme kudreti böylece açığa çıkıyordu. Saraçhane Mitingi tek tek damlaların birleşirse sel olacağının, selin de yıkıcı bir güç olduğunun göstergesiydi. Eyleme katılan işçi eylem içinde hem kolektif gücünün farkına varıyor, hem de öznel değişimini yaşayarak görüyordu.

Kavel bir direnişin, inadın ve inancın simgesi

1963, 29 Ocak’ta Kavel Kablo fabrikasında çalışan Maden-İş Sendikası’na üye 173 işçi, yıllık ikramiyelerinin ödenmemesi ve sendikal baskılara karşı iş bıraktı ve oturma eylemi yaptı. Daha sonra bazı işçiler işten atıldı ve işveren lokavt ilan etti. Bunun üzerine 4 Şubat 1963’te Kavel işçileri greve başladı. Grev mücadelesi hızla sertleşti. İşçiler grev kırıcısı memurları fabrikaya sokmadı. Polis müdahalesi, çatışmaya dönüştü. Çevre halk ve işçi aileleri destek için fabrikanın önünde toplandı. Bazı işçiler tutuklandı. Grev bir yanıyla da sınıf dayanışmasını simgeledi. General Elektrik fabrikasında çalışan işçiler para topladı. 
Demirdöküm işçileri yardım kampanyası başlattı ve destek için sakal bıraktı. Türk-İş’in güney bölgesinde 23 sendika başkanı ve 45 yönetici, Kavel direnişini Türk-İş’in yeterince desteklemediğinden dolayı, konfederasyonla ilişkilerini kesti. Daha sonraki günlerde işverenin dışarıya mal çıkartmak istemesi üzerine işçiler müdahale etti. Yeniden polisle çatışma yaşandı.  
         
Kavel işçileri yaptıkları grevle sınıfın kolektif gücünü gösterdi. Kavel işçilerinin direnişi, anayasal bir hak olan ama yasal düzenlemelerin yapılmadığı grev ve toplusözleşme yasasının fiilen çıkmasını sağladı. Kavel grevi sınıfın kopara kopara alma geleneğinin simgesi oldu. İşçi sınıfı bağımsız gücüyle her türlü statükoyu paramparça edeceğini gösterdi. Bu gücün yıkıcı yaratıcılığını fark eden egemenler, hızla önlemler alma ihtiyacı duydu (4).


SADA, DİSK’in embriyonu işlevi gördü.

1965 Kozlu Direnişi, 1966 Paşabahçe Grevi dönemin en etkili eylemeleri olarak öne çıktı. Sınıf sendikasını arıyordu. Korporatizmin ve bürokratizmin bataklığındaki Türk-İş’in dışında gerçek bir sınıf sendikasının yaratılması acil bir ihtiyaçtı.

1966 Paşabahçe grevi ve greve Türk-İş’in yaklaşımı ve grev sürecinde oluşturulan sendikalar arasındaki dayanışma örgütlenmesi SADA, bu sürecin kapılarını araladı. Bu gelişmeler DİSK’in kurulma zeminlerini yarattı. SADA, DİSK’in embriyomu işlevi gördü. DİSK, 1967 yılında kuruldu. Aynı dönemde öğrenci gençlik ve köylü hareketinde önemli gelişmeler yaşanıyordu.

DİSK bir anlamda sınıf hareketinde büyük bir sıkışmışlığın ve T.C.’nin kuruluşundan, hatta Osmanlı döneminde beri sınıfın bağımsız arayışının (5) ve kendini ifade etme uğraşısının göstergesi oldu. Sınıf hareketinin dipten gelen dalgası, önündeki blokajları yıkıyordu. DİSK ağırlıklı olarak özel sektörde örgütlendi ve hızla kök saldı ve gelişti. Sınıf ataklar yapmaya devam ediyor, öznel ve nesnel şekillenişi doğrultusunda önemli, çarpıcı ve sarsıcı adımlar atıyordu.

1968-1969’daki fabrika işgal eylemleri Türkiye işçi sınıfının en radikal ve militan eylemleri olarak iz bıraktı. Sınıf mücadeleleri tarihinde işçi sınıfının gerçekleştirdiği en militan ve sarsıcı eylem tarzı fabrika işgal eylemleridir. Fabrika işgal eylemleri en başta kapitalizmin ontolojisi olan özel mülke karşı girişilmiş bir eylemdir. Sermayenin acıyan yerine vurmaktır. Sermayenin içinde yarattığı korku kadar, sınıfın ruhunu ateşleyici bir içeriğe sahiptir. Sınıfın kendisini ilga etme kültürünün başlangıç noktasıdır. Ücretli emek düzenini kilitlemektir. Ayrıca Roma hukukundan beri gelen özel mülkün korunması ya da burjuva hukukunu işlevsiz bırakan muazzam bir eylem biçimidir.
Türkiye sınıf tarihi içinde en önemli, en sarsıcı eylem dalgası olarak 1968 ve 1969’da gerçekleşen bir dizi fabrika işgal eylemlerini görebiliriz.

Sınıf bu eylemleriyle hedefi göstermiştir. Hedef: Kapitalizmdir.

Fabrika işgal eylemleri 1968 Derby işgaliyle başladı.
Derby işgali sınıf mücadelesinde önemli bir moment oldu. 1200 Derby işçisinin DİSK/ Lastik-İş’e üye olması işveren tarafından kabul edilmedi. İşveren Türk-İş’e bağlı Kauçuk-İş’i yetkili sendika olarak atadı. İşçiler toplusözleşmeyi Kauçuk-İş’le imzalamamak istemesi üzerine tepkiler, spontane bir şekilde fabrika işgal eylemine dönüştü. İşgale öğrenci gençlik destek oldu. Lastik-İş işyerinde yetkili sendikanın belirlenmesi için referandum yapılması teklifinde bulundu ama teklif reddedildi. Sonunda mahkeme kararı sonucu referandum uygulandı ve Lastik-İş referandumu büyük bir oy çokluğuyla kazandı.
Sendikal haklar ve işverenin baskısına karşı gerçekleşen eylem, ilk fabrika işgal eylemi olarak iz bıraktı. İşgal, sınıfın sendikal mücadelesinin geldiği aşamayı ortaya koydu ve sınıfın haklarını sonuna kadar koruyacağını gösterdi. Derby işgali, eylemin niteliği ve sonuçları ve etkileriyle sınıf mücadelesinde yeni bir dönemin başlangıcı oldu. İşgal sınıfın şekillenmesinin bir göstergesiydi.        

Ve kendinden sonra gerçekleşen birçok benzer eylem olacaktı.                                                               
Derby işgalini aynı yıl (1968’de) Altınel Pres Sanayi, Kavel Kablo, Emayetaş işgalleri izledi.
İşçi sınıfı işgal tipi eylemlerle, hem kendi gücünü görüyor ve sınıf kimliğini pekiştiriyordu, hem de sermaye ya da patronla, devlet arasındaki ilişkiyi kavrıyordu. Sermayeye karşı nasıl savaşacağını yaşayarak öğreniyordu. İşgal emeğin sermayeye karşı net bir tavır alışıydı ve sınıf kardeşliğinin ateş çemberi içinde örüldüğü bir pratikti.

1969 yılında fabrika işgal eylemleri radikalleşerek, yaygınlık gösterdi. Sendikal haklara sahip çıkma ve işverenin baskıları işgal eylemlerini tetiklese de, eylemler sınıfsal antagonizmanın açık dışavurumuydu. Sınıf mücadelesinin en keskin ve en somut yaşandığı odak olan fabrikada gerçekleşen işgal eylemleri, sınıfın kendisi için sınıf olma yönünde önemli bir merhaleyi işaretliyordu.

SİNGER İŞGALİ

Ocak 1969’da gerçekleşen Singer işgali böyle bir eylemdi. Singer’de çalışan 520 işçi ”bağımsız” Çelik-İş sendikasından ayrılarak, DİSK’e bağlı Maden-İş sendikasına geçti. İşveren bu gelişme üzerine işçilere gözdağı vermek için üç işçiyi işten attı. Bunun üzerine işçiler işten atılmaları protesto etmek ve sendika haklarını elde etmek için fabrikayı işgal etti. Ertesi gün polis işçilere müdahale etti. Singer işçileri polisin müdahalesine karşı aktif direniş gösterdi. İşçilerle polis arasında taşlı, sopalı olarak belirli aralıklarla 5 saat çatışma sürdü.
Çevre halkı ve işçi aileleri işgalci işçilere destek vermek için fabrikanın etrafında toplandı. Yeni polis güçlerinin gelmesiyle, işçiler fabrikadan zorla çıkarıldı. Çatışmalar sonucu 14 işçi ve 8 polis yaralandı. Onlarca işçi gözaltına alındı.
Singer işgali ve gösterilen direniş yeni bir dönemin kapılarını araladı. İşçi sınıfı, devletle arasındaki mesafeyi net olarak oraya koymaya başladı. Birkaç yıl içinde fabrika mahalleyle, sokakla ve alanlarla buluşacaktı.

DEMİRDÖKÜM İŞGALİ

Ardından Demirdöküm işgali geldi. Benzer gerekçelerle Demirdöküm işçileri fabrikayı işgal etti. İşgal eylemine 2300 işçiden 1850’si fiilen katıldı. İşgal çevre fabrikalar ve halk tarafından aktif desteklendi. İşgal 5 gün sürdü. Polis fabrikaya ses, sis ve göz yaşartıcı bombalarla ve coplarla müdahale etti. İşçiler demir çubuklarla, sopalarla, taşlarla direndi. Halk ve işçi aileleri de dışarıdan polise taş atarak, polisi geri püskürttü.
Ertesi gün polis yeniden müdahale etti. Bu müdahale de başarısızlıkla sonuçlandı. Bunun üzerine ordu devreye girdi. Fabrika 10 tank ve 15 zırhlı araçla kuşatıldı. İşçiler bu gelişmeler üzerine fabrikayı terk ettiler.

Demirdöküm işgali sınıfın militan ruhunu gösterdi. Haklarını almada kararlılığını ortaya koydu. Polise karşı sergilenen militan direniş, sınıfın özgüvenini artıran önemli bir pratik oldu. Sınıf eylemin içinde şekilleniyor, öğreniyor ve militanlaşıyordu. İşgallerle kapitalizmin acıyan yerine vurmaya devam ediyordu.

GAMAK DİRENİŞİ

1969’daki Gamak direnişi, sınıf tarihine önemli bir iz bıraktı. Polisle girilen çatışmada Şerif Aygül adında bir işçi yaşamını yitirdi. Gamak olayları, ülkede sınıf mücadelesinin sertleşmesinin açık bir göstergesiydi. Artık en basit ekonomik mücadeleye karşı siyasal iktidar tahammülsüzlüğünü ortaya koyuyordu ve mücadelenin bastırılması için en sert önlemleri alıyordu.

SUNGURLAR KAZAN İŞGALİ

1970 Mart’ında gerçekleşen Sungurlar işgali, 15-16 Haziran’a doğru son fabrika işgal eylemi oldu. Sungurlar işgali sınıfın diğer işgallerde olduğu gibi uzlaşmacı, işbirlikçi sendikal yapılardan hızla uzaklaşarak, sınıf sendikacılığına yönelmesi sonucu gerçekleşti. İşçi hareketinin taşıyıcı sektörleri olan metal, maden, metalurji sektörleri ayaktaydı. İşgal 52 saat sürdü. Daha sonra Maden-İş sendikasıyla işveren protokol imzaladı. İşverenin baskılarının sürmesi üzerine bir ay sonra Sungurlar işçileri fabrikayı yeniden işgal etti. İşgal geniş bir dayanışma ağıyla desteklendi. Demirdöküm, Rabak, Elektrometal, Estaş işçileri işgalci işçilerle dayanışmak için fabrikayı kuşattı. Fabrika askeri birlikler tarafından sarıldı. Beşinci gün işgale son verildi. İşçiler askeri birlik komutanını “haklarımız verilmezse yeniden harekete geçeceğiz!” diye uyardı.
İşçi sınıfı kavganın içinde ustalaşıyordu. Fabrika işgal eylemleri hak mücadelesinin hızla anti-kapitalist mücadeleye evrildiğini gösterdi. Ve mücadelenin içinde sınıf, antagonizmanın bütün çıplaklığıyla yüz yüze geldi. Sınıfa kendi otonomisi ve ontolojisi yol gösteriyordu. İşgal eylemleri son derece konsantre bir özgüven hareketiydi. Sınıfı şekillendiren, bilinç ve kimliğini besleyen, muazzam zengin birikimler yaratan pratiklerdi.

İşçi hareketi öznel ve nesnel şekillenişinin en iyi ifadesini 1969’da Alpagut’ta, 1970’te Günterm kazan fabrikasında yarattığı özyönetim pratikleriyle gösterdi.
Türkiye sınıf tarihinde çok rastlanmayan bu deneyimler, bir doğrudan eylem ve doğrudan demokrasi pratiğiydi.

Uluslararası işçi sınıfı tarihi içinde sınıfın bağımsız gelişme dinamikleri doğrudan eylem pratiklerini yarattığı gibi, bazı kritik momentlerde de doğrudan demokrasi deneyimleri de ortaya çıkmaktadır.
Türkiye işçi sınıfının bu özelliklerini konsantre bir şekilde (hem de gelişiminin erken tarihlerinde) göstermesi önemlidir.
Alpagut ve Günterm özyönetim pratikleri sınıfın nasıl bir dünya istediğini somut olarak ortaya koyan eylemler oldu. İşçi sınıfı reflekssel ve spontanel olarak harekete geçip, kendi otonomisinin gücünü dışa vurdu.
Alpagut işçileri, Haziran 1969’da sınıfın pratik içinde şekillenişini gösterdi.
İşçiler Çorum Alpagut linyit işletmesini işgal etti. 786 maden işçisi, işletmeyi 35 gün hem yönetti, hem de faaliyetini sürdürdü. İşçilerin işletmenin yönetimine el koyması, sınıf tarihinde yeni bir dönem oldu. İşçiler, işçi denetimi yönünde son derece önemli adımlar attı. Eski işbölümü ortadan kaldırılarak, işçi konseyi şeklinde örgütlenmeye gidildi. Konsey işletmede çalışan bütün işçilerin onayıyla ve seçim yoluyla belirlendi.
İşçi konseyi ikili görev yürüttü; bir yandan ocaklardaki her türlü faaliyeti düzenledi ve denetledi, öte yandan teknik personelin yaptığı bütün işleri kendi gerçekleştirdi. İşçi konseyi işletmede çalışan bütün işçilerle oluşturulan işçi genel kuruluna bağlıydı. Konsey buradan aldığı yetkiyle, işletmede üretimden yönetime, maden çıkarılmasından satılmasına ve gelirin nasıl dağıtılacağına kadar karar veriyordu. İşçi konseyi faaliyetlerini işçi genel kuruluna açıklamakla yükümlüydü.
35 günlük deneyim, muazzam bir pratikti. Alpagut, işçilerin yönetime el koyma eylemiydi ve bir işçi denetimi pratiğiydi. Ayrıca işçi sınıfının nasıl bir dünya istediğinin somut bir göstergesiydi. Alpagut deneyimi, 1970 Günterm pratiğine ışık tuttu. Günterm kazan fabrikasında çalışan 80 işçi ücretlerinin ödenmemesine karşı fabrikayı işgal etti (29 Nisan). İşgal “patronsuz üretime” dönüştürüldü (5 Haziran). Günterm küçük ölçekli bir özyönetim pratiğiydi ama işçi sınıfının yaratıcı ve dönüştürücü gücünü ortaya koyuyordu.
İşçi sınıfının en radikal ve en militan eylemlerinden biri olan fabrika işgalleri ve arkasından gelen özyönetim pratikleri, sınıfın kendi geleceğini ancak kendisinin kurabileceğini göstermekteydi (6).
15-16 Haziran işçi ayaklanması sınıfın tarihi boyunca gerçekleştirdiği en radikal eylemdi. Bir ayaklanma içeriğindeydi ve bir ayaklanmanın bütün dinamiklerini içinde taşıyordu. Sınıfın bu büyük ayağa kalkışı bir doruktu. Her ne kadar eylemler yasalara, parlamentoya ve siyasal iktidara yönelik başlasa da, buradan “başka” yerlere yönelmesi ve başka içeriğe bürünmesi olasılık dahilindeydi. Zaten eylemin gelişim süreci bunu ortaya çıkardı. Çünkü eylem yasadışı ve sokaklarda gerçekleşiyordu. Fabrikalar sokaklarla, sokaklar fabrikayla birleşmişti. Bu 10 yılların özlemiydi ve sınıfın yıkıcı gücünü açığa çıkaracak içerikteydi. “Yalnızca” eksik olan sınıfın yıkıcı gücünü açığa çıkaracak devrimci komünist özneydi.

EKMEK VE ONUR Gazetesi adına konuşan SERKAN NAR

16 Haziran tarihsel deneyiminin ışığında derinleşen kriz ve bu gün sınıfa yönelen saldırıya nasıl yanıtlar üretebileceğimize dair Kıdem Tazminatı, Bes, İşten atmalara karşı birlikte mücadelenin önemini vurguladı.

UMUT SEN adına konuşan BAŞARAN AKSU

Kısa konuşma süresi içerisinde yoğunlaştırılmış bir konuşma yaptı. Daha fazla açması gereken, İşçi sınıfının aydına ihtiyacı yok kendi pratiğinden yaparak öğrenir, komünist partisinin kitlelerle ilişki kurma biçiminin tarihsel olarak bir yanlış barındırdığını buyurgan her şeye kadir merkez komitesindeki 5 ya da 7 kişinin dokunuşuyla şekillenecek toplumsal süreçler okumasının yanlış olduğunu toplumsal sınıfsal hareketlenmelerin kendi özgün açığa çıkma dinamikleri olduğunu vurguladı. Çeşitli iş kollarından direnişteki öncü işçilerin kendi deneyimlerini aktarmalarının oldukça yararlı ve bir ortak hafıza oluşturması açısından yaptığı konuşmalar deney aktarımları salonun bize ayrıldığı zamana sığmadığı için konuşmacılar ikinci kez konuşma hakkını kullanmadı. Sorularla konuşmacıların söylediklerin açılmasına zaman kalmadığı için bazı soru işaretleri gelecek tartışmalara kaldı.

EGE İŞÇİ BİRLİĞİ KATILIMCILARI

Çeşitli sektörlerden işçilerin yol açıcı deneyim aktarımları toplantının en önemli bölümünü oluşturdu. Siyasallaşmış sınıf bilinçli işçilerin diğer sınıf kardeşleriyle İzmir ölçeğinde koordineli ortak bir çalışma yürütülmesi önerisi daha geniş katılımlı yeni bir buluşmanın başlığını oluşturdu demek doğru olur. sınıfın büyük bir kuşatma altında olduğu koşullarda birlikte mücadelenin gerekliliğine yapılan vurgu anlamlı ve önemliydi. Uzun yıllar sanayi havzalarında çalışan işçilerin deneyim aktarımı önemli bir kazanım oldu.

Pratik bir takım sıkıntılar yaşansa da birlikte iş yapma deneyimi geliştirmek açısından önemli bir pratikti daha iyilerini, daha geniş katılımla örgütlemek hepimize düşüyor. 


14 Haziran 2019 Cuma

15-16 HAZİRAN YOLUMUZU AYDINLATIYOR!

"Toplumsal olaylar onu yaratanların bilinciyle açıklanamaz!"        
                                                                               Friedrich ENGELS






"Halk gizlice ayaklanmaya eğilimlidir"

Aleksandr PUŞKİN'in  "Boris Godunov" oyunundan















16 HAZİRAN'DAN BU GÜNE
SINIFIN HAFIZASI BİRİKTİREREK OLUŞUYOR


KUNDURA, DERİ, TEKSTİL, GIDA, METAL, SAĞLIK, İNŞAAT GİBİ ÇOK FARKLI İŞ KOLLARINDAN İŞÇİLER 
KENDİ DENEYİMLERİNİ AKTARDI


            SENDE BU TARİHİN BİR PARÇASISIN!