BU YILDA 1 MAYIS’A ZİNCİR VURULUYOR!
Dünyanın her yerinde coronavirüs yoksulları hasta ediyor, ölüme sürüklüyor.
Neden?
Çünkü yoksullar, emekçiler, yok sayılanlar çok düşük ücretlerle, kölelik
koşullarında çalıştırılıyor.
Sahip
olduğu gelirle kıt kanaat geçiniyor. Yemek için ayırabileceği para sınırlı
olduğundan iyi beslenemiyor, yeterli gıdayı alamıyor, sadece karnını
doyurabiliyor.
Geçinebileceği
parayı kazanabilmek için sağlıksız koşullarda, uzun ve yorucu çalışma saatleri
geçiriyor.
Aşırı
yorulan, düzenli ve yeterli beslenemeyen emekçiler çalışma koşullarının uzun
yıllar sonucu ortaya çıkardığı rahatsızlıklarında etkisiyle hastalıklara açık
hale geliyor.
Toplu çalışılan atölyelerde, işyerlerinde, büyük fabrikalarda, hastalığı kolayca arkadaşlarına bulaştırabiliyor. Belirtiler ortaya çıkınca ya umursamıyor ya da işten atılma korkusuyla ses çıkarmıyor.
Hastalığa yakalanmamak için önlem alacak koşullara sahip olmadığı için kaderine terk ediliyor.
Patronlar
için asıl olan sadece karlarının sürekliliği olduğu için işçilerin sağlığı umurlarında
olmuyor. Ne patronlar ne iktidar işçiler için para harcamak istemiyor.
Bu yüzden alınan önlemler arasında işçilerin üretime ara verilmesi ücretli izine çıkarılıp evde oturmasından söz edilmiyor. Yeterli aşıda yapılmıyor.
Yolsuzluklar iktidarın normali haline döndü. Ülke kaynaklarının yağmalanması devletin kasasındaki milyon dolarlar halkın gözü önünde yandaşların kasalarına aktarılırken, işçiler için bir kuruş bile harcanmak istenmiyor.
İşçilere sadece baskı ve yasaklar
duyuruluyor. Grev yapmak, hakkını aramak suç sayılıp bastırılıyor. Ülkenin her
yanı kayyumlarla yönetiliyor. İktidarın seçilmişlere tahammülü yok. HDP li
belediyelere atanan kayyumlarla yetinmeyen iktidar, Boğaziçi Üniversitesine,
kendi vasıfsız seçilememiş milletvekilini zorla atıyor. Karşı çıkanlar
öğrencisiyle, öğretim üyeleriyle her
türlü zorbalıkla susturulmaya çalışılıyor.
Üretimin
düştüğü sektörlerde işçiler tazminatsız işten atılıyor. Direnen işçiler
yerlerde sürüklenerek gözaltına alınıyor.Virüsün ortaya çıktığı günden bu yanan
milyonlarca işçi ve emekçi işten atıldı.
Ne
işçinin, ne öğrencinin, ne Kürdün, ne kadının, ne belediye başkanlarının, ne de
milletvekilinin, söz hakkı yok.
Dolar yükselirken emekçilerin geliri her gün biraz daha düşüyor.
Emekçilerin
ne yiyip içtiği, nasıl yaşadığına bakan yok.
Ülkedeki bu kötü koşullardan herkes gibi biz ayakkabı işçileri de olumsuz etkileniyoruz.
Giderek
yoksullaşmamıza rağmen işsiz kalma korkusuyla ya susuyoruz ya da kendi aramızda
söylenip duruyoruz.
Yıllardır zam sözü edilmiyor. Bedava çalışırsan iş çok.
Işıkkentte servisler, dolmuşlar, otobüsler tıklım tıklım dolu.
Virüsün
bu kalabalıklarda bulaşmaması mucize olur.
Coronavirüse
yakalanan hasta olan, ölen arkadaşlarımızdan haberimiz bile olmuyor.
Olsa
da pek bir şey yapamıyoruz.
Bu
süreç hepimizi hem bedenen, hem de moral olarak hızla yıpratıyor.
Kendimizi
yalnız ve çaresiz hissediyoruz.
Hiç
bir güvencemiz olmadığı için başımıza bir şey gelmesinden korkuyoruz.
Ne
kenarda birikmiş paramız, nede güvenebileceğimiz bir kişi yada kurum var.
İşçilerin
kendi sınıf kardeşlerinden başka dostu yok.
Bütün
güzellikleri yaratan işçi sınıfı örgütlenip kendisi için ayağa kalkmadıkça
kölelik düzeni sürüp gidecek.
İşçi sınıfının biriken öfkesini dışa vurduğu birlik, mücadele ve dayanışma ve günü olan 1 Mayıs bu yılda esaret koşullarında, egemenler ve onların iktidarı tarafından boğulmak isteniyor.
Çünkü işçilerden emekçilerden korkuyorlar!
Derinleşen
ekonomik kriz siyasi krizi de büyütüyor. Para edecek herşey haraç mezat satılıyor. Ormanlar, denizler, kamu arazileri yerli yabancı sermaye sahiplerine peşkeş çekiliyor. Yönetme güçlüğü çeken iktidar dışarıda savaş ararken, içerde
baskı ve şiddetini arttırıyor. Bütün muhalif sesleri boğmak susturmak istiyor.
Birlik mücadele dayanışma günü olan 1 Mayıs bütün iktidarların korkulu rüyası olmaya devam ediyor.
Geçen yıl iktidarıyla sendikalarıyla 1 Mayısı balkonlara hapsedenler bu yılda boş durmuyor.
Tam kapanma adı altında İşçi sınıfının öfkesi ve isyanı boğulmak isteniyor.
İktidar partisinin kongrelerindeki kalabalıklara, tarikat şeyhlerinin cenazelerindeki kalabalıklara susanlar söz konusu 1 Mayıs olunca yasağı hatırlayıveriyor.
Çeşitli bahanelerle her yıl 1 Mayıs’a yasak getirmeye engellemeye çalışıyorlar.
İşçi sınıfının bu köklü tarihsel kazanımını yok etmek, sınıfı susturmak ve sessiz köleler olmamız için oyun içinde oyun kuruluyor.
Bu
kuşatmayı kırmak, ezilenlerin haklı öfkesini güçlü bir biçimde haykırmak için daha fazla cesarete ihtiyacımız var.
Daha iyi çalışma koşullarına, insanca bir yaşama ancak birlikte mücadele ederek ulaşabiliriz.
Kollarımızdaki zincirleri kırmak için önce düşüncelerimize vurulan zincirleri kırmamız gerekiyor.
Susarak, boyun eğerek, hayatlarımızı, çocuklarımızın geleceğinin harcamak istemiyorsak gücümüzün farkına varalım, birlikte mücadele edelim.
Tarihteki sahip olduğumuz bütün
kazanımlar güçlü mücadeleler sonucu elde edildi bu günde böyle olacak.
İnsan gibi yaşama hakkımızı kullanmak için önümüzdeki tek engel umutsuzluğumuz, kötümser düşüncelerimiz.
Kafamızdaki karanlığı, kendimize inanarak yıkalım.
Daha
güzel, daha umutlu, insanca yaşanabilecek bir geleceği hayal etmek ve kurmak için
yeterli nedenimizde gücümüzde var.
Gücümüzü
birleştirelim.
İşçi sınıfının zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi yok ancak kazanacağı bir dünya var.
SEN İSTERSEN HERŞEY DEĞİŞİR! AYAĞA KALK, ADIM AT!
ÖRGÜTLEN! GÜCÜNÜ GÖSTER! SESİNİ YÜKSELT!