5 Mayıs 2014 Pazartesi

2014 1 MAYIS'INI NASIL ANLAMALIYIZ



1 MAYIS DEĞERLENDİRMEMİZ

1 Mayıs bütün dünyada ve özellikle bizim coğrafyamızda krizin derinden yaşandığı ancak yeterince açığa çıkarılamadığı, teşhir edilemediği, muhataplarının harekete geçirilemediği bir ortamda gerçekleşti. 
Kendi özelimizdeki iş kollarından yola çıkarak miting sonrası mitinge katılan arkadaşlarımızın bir kısmıyla değerlendirmemizi yapmaya çalıştık sonuçları aşağıda paylaşıyoruz.

       1 Mayıs bütün yıl boyunca ektiklerimizin, harcadığımız emeğin sonucunu görebileceğimiz bir gün olarak değerlendirilmelidir. Yaşanan iklim, harcadığımız emek miktarı, toprağın durumu, yağış miktarı ürün için ne kadar önemliyse sınıf devrimcilerinin ulaşmak istedikleri sonuçlar açısından yürüttükleri faaliyet o derece önemlidir. Planlı, inatçı, samimi bir çaba yürütenler er yada geç mutlaka sonuçlarını alacaktır. Sınıf mücadelesi geçmiş deneylerin ışığında yaşananlardan geleceğe dönük sonuçlar çıkararak yol almamız gereken meşakkatli bir yoldur.

Dünyanın içinden geçtiği gericilik döneminde, yaşadığımız coğrafya da fazlasıyla payına düşeni almaktadır. Dünyada yaşanan ekonomik kriz, TC Kapitalizminin kendine özgü yapısal, bölgesel sorunları, Kürt sorunun çözümüne ilişkin ortaya çıkan gelişmeler, Burjuva klikler arasında yaşanan gerilim dönemin temel karakteristiğini belirleyen faktörlerdir.

Dünya ölçeğinde yaşanan krizin işçi sınıfına yönelik sonuçlarına baktığımızda;
Her gün artan kronik işsizlik oranları, işçilerin kötüleşen çalışma ve yaşama koşulları, bütün toplumda giderek artan gelecek kaygısı, elde avuçta var olanın günden güne erimesiyle ortaya çıkan toplumsal yoksullaşma, kredi kartları aracılığyla gelecekteki emek gücünün satılması sonucu ortaya çıkan bağımlılık, işçi sınıfının moral yapısını deformasyona uğratıyor, savaşım gücünü zayıflatan bir duruma yol açıyor .

Kriz koşulları, sınıf güçlerinin konumlanışına, gücüne, eylem kapasitesine, örgütlülük düzeyine göre farklı sonuçlara yol açabilecek bir özelliği içinde barındırıyor.
Baskı ve sömürünün, iş cinayetlerinde ölümlerin,  her gün daha fazla artması otomatik olarak işçilerin isyana yönelmesinin yolunu açmaya yetmiyor. Onlara yol gösterecek birlikte mücadeleyi örecek bir örgütlülük olmadan (tam tersine) bu koşullarda işçi sınıfı içine kapanıyor, maddi dünyanın dışında çözüm arayışlarına daha açık hale geliyor. Muhafazakârlık, dinsel düşüncenin yaygınlaşması, patronların kötülüğünü tüm yaptıklarını öbür dünyaya havale etme, kendini güçsüz olarak görmenin, önemsiz, değersiz hissetmenin sonucu olarak geriye kaçış ortaya çıkıyor.

İşçiler kötü de olsa mevcut işlerini kaybetmek istemiyorlar. 
Bu gün bu riski göze alacak, bir mücadeleye girişebilecek durumda değiller.
Kendilerini güvende duyabilecekleri, haklarını arayabilecekleri bir örgütlülükten yoksun olduklarından seslerini çıkaramıyorlar. İşçiler yaşadıkları bu durumdan rahatsız ve öfkeli ancak bu rahatsızlıklarını haykırabilecek uzun soluklu bir mücadeleyi yürütebilecek gücü kendilerinde bulamıyorlar.
İşçiler, patronların, devletin bütün araçlarıyla geliştirdiği yoğun bir tehdit ve saldırı altındalar, bu yıpratıcı basınç işçi sınıfının kimyasını bozuyor. Dışa dönemeyen muhatabına (sermayeye) yönelemeyen öfke sınıfı çürütüyor. Cemaatler sanayi sitelerinde uzun süredir sessiz ancak etkili bir örgütlenme kurmuş durumdalar.
Çok yönlü bir kuşatma işçi sınıfının elini kolunu bağlıyor, isyan duygusunu boğuyor.


İşçilerin büyük bölümü alkol, uyuşturucu ve şans oyunlarının kuşatması altında . 
Uyuşturucu tüketimi içkiden daha uucuza geldiği için her geçen gün daha fazla artıyor. Ekonomik durumuna göre neredeyse bütün işçiler ucuz şarap, Esrar ya da Hap içiyorlar.
Sanayi sitelerinde çalışan işçilerin yaşam düzenleri bozulmuş durumda. Birçoğu evini geçindirecek parayı kazanmakta zorlanıyor, kiralarını ödeyemedikleri için, eşleri çocuklarını alıp annelerinin evine geri dönmek zorunda kalıyor. Belli bir süre sonra boşanarak perişan duruma düşüyor. Bütün aile bireyleri özellikle çocuklar büyük bir travma yaşıyor. Birçok işçi ailelerin dağılmasıuyla çocuklarından, eşinden uzak atölye köşelerinde sağlıksız koşullarda barınmak zorunda kalıyor. Sağlıklı beslenemiyor,eline geçirdiğ üç kuruşu da kendini uyuşturmak gerçeklerden için tüketiyor.
Bu olumsuz koşullardan dolayı ortaya çıkan sağlık sorunlarını çözebilecek olanaklardan yoksun olduğu için kalıcı sağlık sorunları yaşıyor. Sağlıklı beslenemeyen, uzun saatler, zor koşullarda çeşitli kimyasalların (solvent,benzol vb.) kullanıldığı ortamlarda, düşük ücretle çalışan, sevdiklerinden ayrı bu insanlar sadece fiziki değil ruhsal sarsıntılar da yaşıyor. Trajik durumlar ortaya çıkıyor,işsizlik şiddeti besliyor cinayetlere varan durumlar yaşanıyor.Bu dağılmış ailelerin çocukları da çok ciddi sorunlar yaşıyor sağlıksız bireyler olarak hayata yenik, yaralı, umutsuz başlıyorlar.
İşçi cehennemlerinde sömürü düzeyinin ürettiği acılara karşı dayanmak, bu acılardan kaçmak, unutmaya çalışmak için alkole, uyuşturucuya sığınmak zorunda kalıyorlar bu durum bir gerçeklik olarak süreklilik kazanıyor öfke çoğu zaman içe dönüyor.
Bu ruhsal sorunların sonucu olarak bu sıkışık durumun gerçek sorumlusunu ve çözümünü görmekte zorlanan, yalnızlık duygusu içinde ruhsal tahribata uğramış işçiler örgütlü mücadelenin mümkün olduğuna olan inancını yitiriyor. Birlikte bir şey yapmaya olan inancın zayıflığı sınıf kinliğini aşındırıyor
Kapitalizmin krizi, patronların aşırı kar hırsı sadece ekonomik sonuçlarla bizi etkilemiyor.
Birçok açıdan hayatlarımızı tahrip ediyor yıkıma uğratıyor.
Yaşamlarımızı karartan, mutsuz eden bu sistem hiç kimse için kabul edilebilir değildir.

İşçilerin gözlerini ışıltısıyla kör eden bu yalan perdesini parçalayıp, sömürü düzenini gerçek aktörlerini, işçi sınıfının en öfkeli kesimlerinin gözlerinin önüne serer, kendi güçlerinin farkına varmalarını sağlayabilirsek, ellerimizi onlara uzatıp güven aşılayabilirsek, kendi gelecekleri için bir umut ışığı yakmış olacağız.
İşçi sınıfının tarihsel olarak ilerici devrimci niteliğini onlara hatırlatmak ve sınıf kimliği kazandırmak ve bir sınıf olarak sermayeye karşı savaşıma yönlendirmek krizden devrimci bir çıkışın tek yoludur.

SANAYİ SİTELERİNDE İŞÇİ KARDEŞLERİMİZ BİZİ BEKLİYOR!

İşçi sınıfının, sınıf kimliğinden uzak, yalnızlaştırılmış, sigortasız, güvencesiz, sağlıksız koşullarda düşük ücretle kölece çalıştırılan en öfkeli kesimi yol gösterecek elini uzatacak dostlarını bekliyor.
Kolayı seçip sınıftan uzak durarak kendimizi kandırmayacağız. Öncelikle onların bizi görebileceği, sorunların iletebileceği, ellerini uzattıklarında tutabilecekleri yakınlıkta olacağız. Acılarını acımız, dertlerini derdimiz sayacağımız bir dostluk dayanışma ağı kuracağız.
Dayanışma sandıkları, iş bulma komiteleri kuracağız tek yürek olacağız.
Kimseyi diğerinden ayırmayacağız sınıf kardeşliğini hep birlikte inşa edeceğiz.
Daha ucuza çalıştığı için kimseyi suçlayıp düşman olmayacağız, hepimizin daha iyi koşullarda çalışacağı ortamı sağlayacak mücadelede onları bizimle davranacak konuma getireceğiz. Hiçbir işçi diğerinin düşmanı olamaz, yanlış yapanları dostça uyarmak onlara doğru yolu göstermek onları kazanmak zorundayız.


IŞIKKENTTE AYAKKABI İŞÇİLERİ
NEDEN ÇAĞRIMIZA OLUMLU YANIT VERİP ALANLARA ÇIKMADI?

Bizler bu güne kadar hakkını vererek bir çalışma yapamadığımız için sınıf kimliği kazanamamış işçi kardeşlerimiz akılları, yürekleri bizimle olsa da çağrımıza uyup saflarımıza katılmadılar.
Ancak bu bizi yılgınlığa sürüklemez, aksine çabalarımızın eksikliğini gösterir. Geçen yıl aramızda olan işçi arkadaşlarımızın da bir kısmı bu yıl kortejimizde yer almadı bunun nedenlerini araştırmalı onlarla konuşmalıyız. Sorumluluk duymayanların sorumluluğu bizim üzerimizdedir. Bu yıl için öne çıkması gereken özeleştiri noktalarını 1 mayısa katılan arkadaşlarımızla birlikte tespit ettik.

-          Bizler dernek çalışanları olarak uzun süredir düzenli bir çalışma yürütemedik.
-          Arkadaşlarımızla sürekli ilişki için, bir çalışma yürütmedik.
-          1 Mayıs çalışmasını son birkaç haftaya sığdırmaya çalıştık, bir komite oluşturamadık. Planlı görev  dağılımı yapamadık.
-          Ekonomik sıkıntıyı aşamadık.
-          Son günlere sıkışan gelişigüzel bir çalışma yaptık.
-          Çalışmanın muhatabı ortaya çıkmayınca birkaç arkadaşın çabasıyla çok eksik bir plansız bir çalışma    yürütüldü.
-          Deneyimlerimizden ders çıkarmadığımızı, plansız bir çabayla bir şey olmayacağını gördük.
-          1 Mayıs çalışmasının bütün yıla yayılan bir alt yapıya ihtiyacı olduğunu anladık.
-          Sınıf içinde çalışmanın sabırlı, sürekli, planlı bir çalışmayla mümkün olacağına olan inancımız güçlendi.
-          Sınıfın sorunları başlığıyla yapılan forumların sürdürülmesinin yararlı olduğuna daha geniş katılımla  sistemli biçimde yapılmasına karar verdik

Genel anlamda İzmir 1 Mayısını değerlendirecek olursak.

Bu yıl genel anlamda 1 Mayıs’a katılım geçen yıllara oranla daha azdı, heyecan ve coşkuda oldukça düşüktü. Bu durumun İzmir’e özgü şoven bir etkinin baskın olmasından kaynaklanan bir yanı olduğu kadar, devrimcilerin sosyalistlerin 1 Mayıs’a ilişkin yaklaşımlarından kaynaklanan bir yanı olduğu da görmek gerekir..
Her yıl 1 Mayıs’ın tarihsel anlamını dikkate almadan, sendikal bürokrasinin küçük burjuva popülizmiyle içini boşalttığı, sınıf kimliğine, 1 Mayıs’ın tarihselliğine vurgunun bilerek yok sayıldığı, içeriğiyle devletin resmi törenine dönüştürülen eğlence karnaval günü anlamı yüklenmeye çalışılan bir gün olarak yaşandığında ortaklaşıldı.
Belediye başkanlarının, işbirlikçi Sendika yönetimlerinin de katkısıyla istiklal marşı eşliğinde boy gösterdiği şov alanına dönüştürülen 1 Mayıs marşının, Enternasyonal'in neredeyse hiç çalınmadığı sendika arabalarından yüksek sesle CHP’nin seçim de kullandığı 70’li yılların şarkılarıyla deformasyona uğratılan anlamından koparılmış profesyonel planlı bir ihanet günüydü.Devrimciler bu planı bu yılda bozacak iradeden yoksundular.
Alana giriş noktalarına yerleştirilen demir bariyerlerle, herkesin koyun sürüsü gibi teker teker alana sokulmasına itiraz edip bariyerleri onaylayan 1 Mayıs tertip komitesinin başına yıkacak devrimci bir tavır geliştiremedik..
Kısaca bilinçli bir irade oluşturamadığımız, sesimizin kısıldığı, günün anlamına uymayan gevşek melodilerin, şarkıların yüksek sesle çalınarak herkesin alandan kaçırıldığı, genç kuşaklara 1 Mayısın ruhuna uymayan bir kültürün taşındığı uzun yıllardan bu güne taşınan tasfiye dalgasının sonucu devrimci sınıf hareketinin etkisinin hissedilmediği bir gündü. 

1 Mayıs’  toplanma yerinden alana kadar yürünen güzergâhtan ibaret değildir.
İşçilerin olduğu her yer bütün işçi havzaları, Sanayi siteleri 1 Mayıs’ın anlamına uygun olarak kutlanacağı alanlardır. Gelecek yıllarda işçilerin sınıf kimliğiyle 1 Mayıs'ın ruhuna uygun kutlamak için çabalarımızı bütün bir yıla yayılmış olarak sürdürmeliyiz. 
Sendika bürokrasisi ve CHP zihniyetinin kuşattığı işçilerin ve devrimcilerin sesinin kısıldığı alanın içine girmeden, 1 Mayıs’ın tarihsel anlamını sınıf kimliğinin öne çıktığı bir organizasyonu gerçekleştirmeyi hedeflememiz gerekiyor. 
Kendi dışımızdaki kurumlarla daha geniş bir işbirliği ve ortaklığı örmek  sınıf tavrının sesini daha güçlü haykırmak için daha güçlü yürümenin olanaklarını zorlamayı önümüze görev olarak koymak ve bu burjuva ideolojisinin kuşatmasını kırmak hedefimiz olmalı.
Daha iyi bir çalışmanın yapılması bizim bilinçli irademize bağlıdır. Ortak  tespitlerimiz ışığında daha kapsayıcı, yeni işçileri katabileceğimiz bir çalışma gelecek yılın 1 Mayısına katacağımız rengi belirleyecektir. 

Gelecek 1 Mayıs'ları sınıfın sesinin duyulduğu, taleplerinin haykırıldığı, ruhuna uygun bir şekilde kutlamak için işçi sınıfının bilinçli öncüleri iş başına.  İşçi sınıfı devrimci dostlarını bekliyor.








            

2 Mayıs 2014 Cuma

ERMENİ VE RUM USTALARDAN GELEN KUNDURACILIK KÜLTÜRÜ

https://www.sozcu.com.tr/2015/yazarlar/ugur-dundar/bu-bir-eski-bayramlar-ne-kadar-guzeldi-yazisi-degildir-887410/
Samatya'da Ermeni bir kunduracı

İzmir Ayakkabı Müzesine Ermeni ve Rum ustaların katkısı

İzmir Ayakkabıcılar Odası`ndaki Çıraklık Eğitim Merkezi içinde yer alan müzede Efelerin giydiği körüklü çizmeler, gelin takunyası, çarkılar, yemenilerin yanı sıra ayakkabıcılıkta kullanılan alet edevatlar bulunuyor.
İzmir Ayakkabıcılar Odası Başkanı Tahsin Güzel, dünyada örneklerine az rastlanan Türkiye’de ise tek ayakkabı müzesinin İzmir’de olduğunu belirterek, "Türkiye`de ayakkabıcılık sektörünün başarısı geçmişini bilerek, günü yakalamaya çalışmasıdır. Müzeyi, 2000 yılında imece usulü kurduk. Yaklaşık elimizde 3 bin 700, 4 bine yakın ayakkabıcılıkta kullanılan alet edevat var. Kimi ailesinden kimi babasından kalma. Özellikle eski ayakkabıcı dostlarımızın ailesinden kalan hatıraları, mirasları ile kuruldu" diye konuştu.
Rum ve Ermeni ustaların mirası
Geçmişte ayakkabı ustalarının çoğu Rum ve Ermeni olduğundan ayakkabıcılıkta kullanılan terim ve el aletleri de bu dillerden geliyor.
"Bu sektörde kullanılan kelimelerin çoğu
Rumca ve Ermenice.  Brostanca (para vermek), raspa, danalya (pense ve kerpeten benzeri el aleti), pesterizme (ayakkabını kalıba yapışmasını sağlamak) gibi kelimeler hala kullanılıyor. Ayakkabıcılıkta bizim ilk ustalarımız onlar.
Bize onlardan miras kaldı ve biz bunu geliştirdik. Şu anda onlardan aldığımız bayrağı biz burçlara diktik. Türkiye şu an dünyada ayakkabı sektöründe 6. sırada yer alıyor. Ciddi bir kurulu kapasitesi var.
Gençlerimiz, ustalarımız geçmişte yapılanları görerek bugün kendilerine ışık olarak alıyorlar" diye konuştu.
Ermenihaber.am

LİMAKİ    :  Falçatayı bilemeye yarayan eğe
MASTALYA :  İçinde deri ve köselelerin ıslatılıp beze sarılarak tavlandığı su                     tenekesi.

FALÇATA  :   Kunduranın çevresindeki köseleyi şekilli düzgün kesmek için kullanılan keskin bıçak.



KEMERALTINDA AKŞAM

Bir nehir gibi aktı yine kemeraltında gün
Ayakkabıcı çırakları gidiyor akşama doğru
Azizler sokağından Beşlercesi onlarcası
Evlerine kadar bile yetmez hiçbirinin
Aldıkları brostancası*

Dün de bu günde dolup boşaldı
Rum evlerinin dar sokaklarında hayat
Şikayeti de gorülmemiştir gerçi hiç
Fakat….

Kemeraltı, yorgun insanlarının yüzüne bakarak
Sırtında ağırlığı zamanın yüz yıllarcası
Ağlıyor sokak çocuklarının
Kaderi için… Kemeraltında Akşam...

14.01.2006

*Ayakkabıcılarda kullanılan birçok terim rumcadır,'brostanca' da ayakkabı çalışanlarının aldıkları geleneksel günlük harçlıktır....


Mücahit Gülbaş