İşçi sınıfı mücadelesini önemseyen, farklı kurumlardan, bağımsız bireylerden farklı anlayışlara sahip dostlarımızla sürdürmeye çalıştığımız sohbet dizisinin üçüncüsünü gerçekleştirdik.
Katılımcı sayısı ve yüzleri zaman zaman değişse de işçi sınıfı mücadelesinde yaşanan tıkanmanın anlaşılması ve aşılması noktasında mücadelede ısrarcı olan, sürekli katılım gösteren arkadaşlarımızla ne yapmalı? nasıl yapmalı? soruları üzerinde fikir üretme çabalarını sürdürüyorlar.
Bu güne kadarki buluşmalara bir ön bilinçle katılan arkadaşların dışında, konunun muhatabı olmayan veya daha gevşek bir tutumla dahil olan arkadaşların varlığı nedeniyle ortak bir çalışmanın temelleri üzerine somut çıkarımlarda bulunduğumuz verimli bir sonuca ulaşamadık.
Örgütsüz, plansız, amaçları net olarak tanımlanmamış, kendiliğinden bir sohbet havasında geçen toplantılarda, çalışmanın yeterince yol alamaması, zaman ve moral açısından olumsuz etkilemeye devam ediyor. Somut işe dönük odaklanamama nedeniyle gerekli enerji bir türlü açığa çıkamıyor.
Yaşadığımız gericilik döneminde bütün dünyada sınıfa dönük saldırıların her açıdan derinleştiği, kayıpların arttığı ancak yeterli ve önleyici bir yanıtın verilemediği ortadadır. Farklı düzeylerde sınıf içinde örgütlü olan, sınıf içinde güç oluşturmaya çalışan yapıların güç, mevzi ve moral kaybettiği bu koşullarda sınıfın içinde yol açıcı, moral yükseltici bir çalışmanın zorunluluğu ve aciliyeti sınıf devrimcilerine ağır bir sorumluluk yüklüyor.
Kapitalist düzen bütün dünyada merkezi, otoriter ve açık şiddete dayalı bir iktidar yapısını hızla inşa ederken, sınıfsal temele dayalı örgütlü yapılar aynı oranda bir dağınıklık girdabında savruluyor.
Bütün meseleleri sınıflar mücadelesi ekseninde, işçi sınıfının iktidar hedefine bağlı olarak ele alanlar açısından temel sorun işçi sınıfının iktidar mücadelesine önderlik edecek bir sınıf partisinin yokluğu ve yaratılması sorunu can yakıcı bir görev olarak ortada duruyor.
Ancak bir yandan bu sorunun çözümüne emek harcarken diğer yandan sınıf mücadelesinin gündelik görevlerine dair bir pratiğin örülmesi görevi de önümüzde duruyor.
Bu sorumlulukla davranma refleksi gösteren ayrımsız herkesin katkısına ihtiyaç duyduğumuz bir dönemin içinden geçiyoruz. İşçi sınıfı mücadelesini bilimsel ve tarihsel bir kavrayışla ele alanların ortak mücadelesi dışında seçeneğimiz yok.
Her küçük katkı önemlidir. Kim ne katabilirse bu katkıyı önemseyen, doğru temelde yoğuran, dostlarını aktif anlamlı bir çabanın parçası olarak gören bir anlayış etki alanımızı büyütecek, gücümüzü arttıracaktır.
Ancak bu mücadele zemininin sınırlarının, amaç ve ilkelerinin, olanak ve imkanlarının, potansiyel güçlerinin bu mücadeleye çağrı yapanlar tarafından birlikte yürütülecek tartışmalarla belirlenmesi ve amaç disiplini içinde bir çalışmanın yürütülmesi sınırlı imkanlarımızın ve enerjimizin daha verimli hale getirilmesinin temellerini oluşturacaktır.
İşçi sınıfına umut aşılamanın yolu birlikte mücadelenin getireceği kazanımlara bağlıdır.
Kapitalist düzen bütün rezervlerini hızla tüketerek, çoktandır dünyamızın fiziksel sınırlarını zorluyor. Çürüme ve yıkım, insan dışılık, çıkarı işçi sınıfından yana olan herkesi harekete geçmeye zorluyor. Renginden, inancından, cinsel yöneliminden vb. birçok nedenlerden dolayı insanlar kendilerine yaşam hakkı tanımayan bu vahşi düzenden kopuyor.
Bu kopuş çürüme ya da isyan olarak şekilleniyor. Çürüme ve isyan aynı anda yayılıyor. Kapitalist düzen pazarın dışında kalan milyarlarca insanı hayatında dışına itiyor. En temel gıda, barınma ve sağlıklı yaşama hakkını yok sayıyor.
Dünyanın bütün ormanları talan ediliyor, okyanusun ortasında atık plastiklerin oluşturduğu çöp dağları oluşmuş durumda.
İnsanlığın mücadele birikimi dünyayı bir avuç asalak milyarderin yağma alanı olarak görmesine izin vermeyeceğimize dair bir çok tarihsel belge sunuyor.
İnsanlığın kurtuluşu için işçi sınıfının tarihsel rolünü oynamasına iktidarı zorla koparıp almasına ihtiyacımız var.
"Devrimcilik" iddiası taşıyanlar, sermaye iktidarının gündeminin dışına bir türlü çıkmayı başaramıyor. Sınıfla buluşamıyor. Biriken öfke patladığında onun içinde kayboluyor, sürükleniyor. Kendiliğinden eylemlere öykünüyor kendine pay çıkarıyor, analiz yapıyor. Hepsi bununla sınırlı kalıyor. Sınıf örgütsüz, örgütler sınıfsız.
Kendisinin örgütleyemediği hiç bir isyan iddia sahiplerini boş hayallere sürüklememelidir.
İnsanlığa umut olabilecek, sınıf eksenli bütünleştirici bir odak oluşturacak, bir mücadeleyi öremez isek insanlık derin bir karanlığın içine sürüklenecek.
Kapitalizm parçalayıcı ve dağıtıcı özelliğiyle sınıf cephesini bölüyor dağıtıyor.
Dünyada sermaye sınıfına dahil olmayan herkes farklı düzeylerde bu saldırının hedefindedir. Ancak yürütülen mücadeleler parçalı, dağınık ve iktidar perspektifinden yoksun olduğu için insanları yormaya, sönümlenmeye ve sonuçsuz kalmaya mahkumdur. Sınıf hareketi dışında hiç bir hareket Kapitalist düzen için tehdit değildir.
Sermaye dünya çapında örgütlenmişse, proletaryada dünya çapında örgütlenmelidir.
Manifestoda vurgulanan "Bütün ülkelerin işçileri birleşin" şiarı bunu yüz elli yıldan fazla bir zaman öncesinden saptamıştır.
"Her devrimin temel sorunu iktidar sorunudur" diye boşuna söylenmemiştir.
Sermaye düzeni ne kadar dağıtırsa, biz o kadar birleştirici olmak zorundayız.
Mücadeleyi farklı kompartımanlara bölen yorucu ve tüketici, tasfiyeci anlayışlara prim vermemeliyiz.
Bütün mücadelelerin zafere ulaşacağı tek yer işçi sınıfının iktidar mücadelesidir.
Düzenden rahatsız olan bütün herkese çağrımız bu yönde olmalıdır.
Bu tarihsel sorumlulukla sadece emeğe değil, insan onuruna, haysiyetine yönelen, köleleştirici saldırıları durdurmak farkında olan herkes için hem tarihsel bir zorunluluk hem de bir sorumluluk olarak önümüzde duruyor.
Farkında olanlar farkında olmayanların yükünü de omuzlayarak insanlığın sürüklendiği bu vahşet çağına dur deme gücüne sahip olan tek sınıfa yönelmeliyiz.
Onların ağır sömürü koşullarında atölyelerden, fabrikalardan, sanayi havzalarından, sayısız işsiz kahvelerinden yükselen isyanına ses vermeli ve kendilerini yalnız zanneden, bireyselliğin hücrelerine hapsedilmiş milyonları kucaklayacak güçlü bir çağrıyı birlikte yükseltmeliyiz.
1871 de Paris Komününde, 1917 de Rusya’da nasıl başardıysak, bu gün yeniden denemeye cüret göstermeliyiz.
Tarihin gösterdiği ışıklı yolda yürüyenler bu karanlığı yenme gücüne sahiptir.
Tarih bunu defalarca kez doğrulamıştır.
Küçük işleri ciddiye almayanlar büyük işleri başaramazlar.
Sınıf mücadelesi bir kültürel faaliyet boş zaman geçirme alanı değildir.
Bu bakış ve sorumlulukla, sağlam temellere dayanan, istikrarlı ve amaç disiplinine bağlı bir çalışmayı inşa edebiliriz.
Daha derli toplu, daha planlı bir çalışma bize ciddiyet kazandıracak, gücümüzü büyütmemizin yolunu açacaktır.
Her toplantı bizi daha berrak bir düşünceye taşıyacak ve önümüzü görmemizi sağlayacaktır. Aramıza katılan potansiyel öncü işçilerle etki alanımız daha da arttırma olanağı yakalayacağız. Bu bakışla çalışmanın geliştirilmesi açısından bazı önerileri paylaşmak yararlı olacaktır.
- Toplantı saati, konusu ve katılımcılar önceden belirlenmeli, toplantıyı sabote edecek sürprizlere imkân verilmemelidir.
- Toplantıyı bir arkadaş yönetmeli, söz vermeli konuları toparlamalı ve not almalıdır.
- Toplantı süreleri önceden belirlenmeli ve söz kullanımı konu içinde kalarak sınırlandırılmalı, herkesin konuşmasına imkân verilmelidir.
- Belli aralıklarla başladığımız günden bu yana yaptıklarımız, yapamadıklarımız, çalışmanın gidişatı değerlendirilmelidir.
- Çalışma yürüteceğimiz temel konularda anlayış birliği ve kavramların ortak algıyla kullanılması konusunda bir dizi teorik gündemler öne alınmalıdır. Örneğin;
- Genişleyen İşçi sınıfını kapsamı,
- Sınıf kimliğinde yaşanan deformasyon,
- Üretim süreçlerinde yaşanan dönüşüm ve sonuçları,
- Sendikalar, Sermayenin yeni eğilimleri ve olası sonuçları,
- İşsizlerin, sendikasız sigortasız, güvencesiz, mülteci işçilerin durumu ve örgütlenmesinin araçları,
- Sınıf çalışmasının sorunları vb.
- Bir haberleşme sosyal medya ağının oluşturulması dışımızdaki güçlere ulaşma ve haber paylaşımının örgütlenmesi.